20 Haziran 2007 Çarşamba

cam kadın

Dışkapının kolunu çevirip hızla kendimi sokağa attığımda kızarmış yüzüme serin bir hava çarpıp kaçıverdi ansızın. Tıpkı yalanımı yakalamış birinin arsız sözlerini duyup ürperdiğim gibi hissettim bir an. Sanki herkez bana bakıyor. Gözler üzerime yapışıyor sanki.

Laanet sizene benim az önce beyaz çarşafların üzerinde kiminle dans ettiğimden.

Evet size ne.

Bakkala ulaştım nihayet. Kendimi telaşla aranırken yakalıyorum, niyeyse bu telaş. Soluk alamayan kalp hastaları gibiyim.

Pis pis sırıtan bakkalcıya ters ters bakarak raflara uzanıp az önce üst üste alt alta olduğum kadının isteğine ulaşıyorum.

Yüzüme hain bir bakış takıp bakkalcıya dönüyorum. Kaç para bu diye sertçe sorarken bakışlarını yakalıyorum.Eve kız attışsın der gibi bir hali var huylanıyorum.

Sana ne diycem ama diyemiyorum. Hakkaten niye diyemiyorum. Merak ediyorum. Neden içinden geçenleri söyleyemez insan. Kendime kızıyorum bir an.

Hem neyi diye sorucak bakkalcı birden. Al başına belayı gel de anlat.

Zaten cam cama kontrölör kadının kocası. Kadının hiç evin içinde işi olmuyor.

Sabah kalkıyorum pencerede. Gece beni yatırmadan yatmıyor. Anam bile bu kadar iyi bekleyemezdi. Anam ara sıra eve gelip kaldığında bile vefakar camkadınım pencerede. Ben yatmadan asla yatmıyor. Bir gün azıtıp süt bile ikram etmişti. Hani boşuna kira vermiyip oraya taşınsam diyorum.

Komşun varmı bol miktarda konun var demektir.

Hayır ben zaten alışığım. Köylük yerde büyüdüm. Ama bu kadarı fazla. Sanki mahallece gözetliyorlar gibi geliyor. Paranoyak oldum sonunda.

Seksenli yıllarda belalımız generallerdi şimdilerde ise mahalledeki evli evsiz kadınlar. Birde muhtar var listenin başında.

Cuntanın polislerinden kaçarken daha rahattık. Şimdikiler komedi. O zamanlar kelle koltukta. Bizde olanca sevimlilikle ortalıkta fazla dolaşmıyoruz. Bazılarımız gravatlı, smokinli gezmekten şimdi dağıtmış durumdalar. istiyorum ki o çileli yıllardaki sabırlı davaranışlarımız bize saygı olarak geri dönsün. Ama nerdee.

Kendimi itilmiş gibi hissediyorum bazen. Öfkeleniyorum bazen. O zaman avazım çıktığı gibi baarıyorum yastığa gömüp yüzümü.

Birde bol bol amerikan filmi seyretmekten beyin hücrelerim krem karamel gibi olmuş. Başımı sallıyınca vıcık vıcık diye ses geliyor.

Bir fransız filmi bulunca hucum borusu çalmış gibi koşuyorum don gömlek sinemaya. Türk filimleri ile geçen çocukluğumu arıyorum kandille. Ne günlerdi ahhh diye iç geçirmekten kendimi alamıyorum.

Sırf bu yüzden binbeşyüzellibeş kez aşık oluyorum uzaktan görüp tanışamadığım bir sürü kıza. Ayhan Işık Belgin Doruk filimlerine özenmekten aşk hayatımız bir felaket.

Eve kız arkadaşlar gelmesine niye sinir olur komşular anlıyor gibiyim. Yahu diye bağırasım geliyor mahalle halkına ben erkeğim tabiki gelicekler. Bizim komşulara bunu anlatamıyorum.

Karar veriyorum. Birgün mahallenin aşağısındaki parkta açık hava toplantısı yapıp anlatıcam durumu. Muhtara bahsediyorum toplantıdan. Konu nedir diye yapıştırıyor. Konu biraz nazik itina ile anlatıyorum. Durum biraz kişisosyal diyorum. O kişi lafını duymuyor Sosyal lafına takıyor büyük bir olmaz çekiyor. Yüzüne bakılırsa duruma hakim ve bundan gayet memnun. Yine eski komünistliğin tuttu diye sırıtarak sürdürüyor sözlerini. Ne alakası var komünistliğimin şimdi diye itiraz ediyorum. Ama adamcağız ülkenin bölünmez bütünlüğünü sarsmamakta kararlı. Benim kişisosyal durum güme gidiyor.

Muhtarla tartışacağıma bir ufak rakı açar bizim kediyle tartışırım daha iyi diye karar verip muhtarı zorlayarak ülkemizin bölünmez bütünlüğünü zedelemekten vazgeçiyorum.

Eve dönüyorum biraz sinirliyim. Çarşaf arkadaşıma istediğini vermek için yanına gittiğimde çoktan uykuya dalmış. Ehh geç kaldık, biraz daha kızıyorum. Kızdığım konu komşuya ve özellikle muhtardan sonra listeye birde çarşaf arkadaşımı ekliyorum.

Hırsımı salonda kediyle tersleşerek yatıştırmaya çalışıyorum. Karşı camda bizim muhtarın karısı, bakışları avına sabitlemiş kartal gibi hareketsiz duruyor. Patlıycam. Yeter teyze gir içeri diye camdan bağırıyorum. Cevap gayet net ve açık. Ben senin teyzen diilim. Doğru valla benim teyzem Rize'de. Kimbilir şimdi ne yapıyordur. Birden laz böreği istiyor canım. Birde kara lahana, bol sarımsaklı.

İlk fırsatta köyüme gitmek istiyorum. Teyzemin böreklerinden yemek. Hatta kara lahana bile yaptırırıp mısır ekmeği ile yemeyi bile düşünüyorum. Siz hiç mıhlama yediniz mi? Yemedinizse çoook şey kaybettiniz demektir.

Neden mıhlama derler. Kafamı toparlıyıp düşünüyorum. Beynim amerikan filimleri gibi çalışıyor. Camdan uçarak tekme atsam kaç saniyede teyzenin pardon muhtarın karısına ulaşabilirim. Mıhlamaya döniim en iyisi ben, tekme fikri hiç cazip diil. Hem yazık kadının ne suçu var. Onu gözetleme işine teşvik eden muhtar.

Evet mılama diyorduk. Peyniri ufak ufak doğruyorsun, kızgın tereyağının içine atıyorsun içinde eriyor azıcık ve bir miktar su katıyorsun oluyor size mıhlama.

Bizim muhtardan mıhlama olurmu acaba. Şööle izin vermediği parkta büyük bir ateş yak.... hay allah galiba takıntı yaptım muhtarı.

Soyunup çarşaf arkadaşımın yanına uzanıyorum. Uyuyup uyandığımda muhtarın ve mahalle halkının yok olmasını dileyerek uykuya dalıyorum.

Muhtemelen bindokuzyüzdoksansekizde yazılmış

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder